Bekir Sıtkı Erdoğan
Bekir Sıtkı Erdoğan Biyografisi
1963 yılında yaptığı “Kara Gözlüm Efkarlanma Gül Gayri” adlı eseri pek meşhurdur.
Bekir Sıtkı Erdoğan, 1926 yılında Karaman’da doğmuştur. İlkokul beşinci sınıftayken babasını kaybetti. İlkokul ve ortaokulu Karaman’da okuduktan sonra, Adana‘daki öğretmen okuluna gitmek ister. Başarılıdır, öğretmenleri özellikle kompozisyonlarını çok beğenir lakin bir aksaklık planını bozar. “Marya” şiirinde sözünü ettiği ‘Malarya’ hayatını altüst eder. Bu koca sivrisineğin ısırığından sıtma olur ve sayıklamalar içinde bir buçuk ay yatar. Tabii ne sınav kalır ne de eğitim hayalleri. Karaman’da sadece ortaokul vardır. Bundan Böyle şair olan dayısı gibi o da bir kâtiplik bulma düşüncesindedir. Bu sırada beklenmedik bir şey olur ve Kuleli Askeri Lisesi Konya‘ya taşınır. Son gününde yetişerek Konya’daki sınava girer, kazanır.
Kuleli’de okurken şair Ümit Yaşar Oğuzcan ile derslik arkadaşı idi.
Kuleli Askeri Lisesinde mezun oldu. Sonra Harp Okulunu 1948 yılında bitirdi. Askeri birliklerde 10 yıl görevini yaparken bir yanlamasına da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde eğitime devam ederek oradan da mezun oldu. Ardındaki Heybeliada Deniz Lisesinde edebiyat öğretmeni olarak devir yaptı.
daha sonra ise İstanbul Alman Lisesinde ve Marmara Koleji’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Şiirleriyle tanındı. Kıdemli albaylıktan emekli oldu. Bunlardan divan ve insanlar şiirimizin sadeleşmiş şekline benzer yazdığı ilk 22 şiirini bir kitap halinde 1949’da çıkardı. Değişik edebiyat ve sanat dergilerinde şiirleri yayınlandı.
Aruz, hece ve özgürlük vezinle şiirler yazdı. Şiirlerinden bazıları bestelendi. 1963 yılında yaptığı “Kara Gözlüm Efkarlanma Gül Gayri” adlı eseri öyle meşhurdur. En çok belli şiiri, Hancı adıyla ünlü olan Binbirinci Gece adlı manzumesidir. Şiirleri ruzla yazdıklarında bir varlık gösterememiştir.
1977 yılında yazdığı “Gurbetten Gelmişim Yorgunum Hancı” adlı şiiri de bestelendi. Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı Şuraya, bir yatak ser ağır ağır… Aman karanlığı görmesin gözüm! Beyaz perdeleri ger yavaşça.
Bekir Sıtkı Erdoğan, Zeliha Hanım ile evli idi.
Bekir Sıtkı Erdoğan, 24 Ağustos 2014 tarihinde istanbul’da tedavi gördüğü GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesinde 88 yaşında ölmüştür.
Ödülleri :
1973 – Cumhuriyet’in 50. Yılı Şiir Yarışmasını Ellinci Sene Marşı ile kazandı.
Şiir Kitapları :
Bir Yağmur Başladı (1949-1957)
Dostlar Başına (1965)
Kışlada Bahar (1970)
Binbirinci Gece
CUMHURİYETİN 50. YIL MARŞI
Müjdeler var yurdumun toprağına taşına.
Erdi Cumhuriyetim elli itibar yaşına.
Bu rüzgârla öfkeli dalga dalga bayrağım.
Diğer bir tuğ yaraşmaz Türk’ün bağımsızlık başına.
Cumhuriyet, serbest, insanca varlık yolu.
Atatürk’ün çizdiği modern medenilik yolu.
Yıllan bir çığ gibi aşarak hafta hafta
Koşuyoruz defalarca kadın – erkek bir safta…
Elimizde meşale, ilke Atatürk,
Işıklarla donattık ülkeyi tekrar…
Cumhuriyet, serbest, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği çağdaş medenilik yolu.
Aynı kandan feyz alır bunca toprak, bunca taş.
Kılıç tutan bilekler, verdi sabanla savaş.
Tekniğin dev nabzında her adım, her dakika,
Çarklarda benzer tempo, yüreklerde benzer marş.
Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği modern medenilik yolu.
Biz yürekten bağlıyız elli yıldır bu yola.
“Yurtta barışma” birincil kasıt. “Cihanda sulh” parola.
Koparamaz hiçbir güç bizi millî birlikten,
Ata’mızın izinde koşuyoruz kol kola…
Cumhuriyet, bağımsızlık, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği çağdaş medenilik yolu.
Yaşasın hür ulusum, asilzade gencim, benliğim,
Yaşasın şanlı ordum, sarsılmaz güvenliğim.
Ersin elli yıllarım nice mutlu çağlara.
Misal olsun cihana devletim, düzenliğim.
Cumhuriyet, bağımsızlık, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği modern uygarlık yolu.
Bekir Sıtkı ERDOĞAN
Şiirlerindenden Örnekler…
Kışlada Bahar
Kara gözlüm, efkarlanma gül gayrı!
İbibikler, öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki: ‘Gel Gayrı!’
Sütler kaymak miktar tutmaz ordayım.
Ah çekerim resmine her bakışta!
Bir mahzunluk var o boyun büküşte.
Emin ol oysa, her sigara yakışta,
Yarı, duman tüter tütmez ordayım…
Mor dağlara, karargahlar kurulur;
Eteğinde bölük bölük durulur…
On dakika istirahat verilir;
Tüfekleri çatar çatmaz ordayım!..
Dağlar taşlar bu hasretlik derdinde;
Dayanma, sebat etmez gönül yurdunda!
Akşam olur, tepelerin ardında,
Daha güneş batar batmaz ordayım…
Aramıza dağlar girmiş koskoca!
Meraklanma, gönlüm dağlardan yüce…
Bir gün yok, beş gün değil, her gece,
Yatağıma yatar yatmaz ordayıı…
Bahar geldi; koyun, kuzu koklaştı,
İki aşık, senelerdir bekleşti…
Kara gözlüm, nikah dernek yaklaştı;
Vatan borcu biter bitmez ordayım!..
Hancı
Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı!
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş…
Aman karanlığı görmesin gözüm,
Beyaz perdeleri ger yavaş yavaş…
Sıla burcu burcu ille ocağım…
Çoluk çocuk hasretinde kucağım
Sana her şeyimi anlatacağım,
Otur başucuma sor ağır ağır.
güç bela bir bilet aldım gişeden,
Gezi başladı Haydarpaşa ‘dan…
Hancı, ne olur, elindeki şişeden
Bir kaç yudum daha ver yavaş yavaş!..
Ben o gece hem ağladım ayrıca içtim,
İki gün diyardan diyara uçtum
Kayseri yolundan Niğde’yi geçtim,
Uzak gözüktü Bor ağır ağır…
Garibim, her taraf bana tanıdık olmayan,
Dertliyim çekinme, doldur be hancı!
İlk önce kımıldar hafif bir sızı,
Ayrılık sonradan kor ağır ağır…
Bende bir devlete ait var yarısı yırtık,
On yıldır evimin kapısı örtük…
Garip birde sarhoş oldu mu artık
Tüm sırlarını der yavaş yavaş…
İşte hancı! ben daima böyleyim,
Öteyi ne sen sor ne ben söyleyim?
Kaldır artık, abes kadehi neyleyim?
Şu benim hesabı gör yavaş yavaş…
MARYA
Sustu Another Life gazinosu
Sustu şarkılar,
Paletimde renk sustu, fırçamda şekil
Ve bu gece birincil kere şimal körfezinde
Sustu Peramos’un mazgallarından
Şehre pancur pancur dökülen arya,
Artık ne tayfalar mevcut, ne komondoslar,
Ne o kor tenli, kızıl saçlı kanarya.
Bu medar ikliminin tenha gecesinde
Sardı bambu kamışlarını pişman bir sükut
Sardı bu sızı
Hani ansızın bazen tüm etrafımızı
Sapsarı bir kesin olmama sarar ya işte öylesine berbat bir hal var.
Hiç bir şey dikkate almak istemiyorum, hiç bir şey
Fakat dördüncü tarassut kulesinde
Bir kararsız sinyal var
Hayır hayır yalan tüm bunlar
Bundan Böyle ne kadere inanıyorum ne fala
Yalan söylüyor o müneccim kadın
O hintli parya.
Ben yalnız sana inanıyorum
Yalnız sana, MARYA…
Beni kahrediyor böyle geçen her gece
Bu hoyrat yıldızlar, bu su, bu okyanus, bu yer
Ve gökyüzünde itimat duran şu asma fener.
İnan ama sevgili MARYA
Ne varsa hepsi yalan, hepsi hüzün
Ve hepsi omuzumun üstünde çaresiz bir önem
Ve hepsi zorla yaptırılan iş.
Biliyorum bu sabahleyin güneşle beraber biliyorum
Bir vapur demirleyecek bu nankör limanda
Pol’un ebedi matemine rağmen
Virjini olabilirdi bu vapurda
Lakin sen mahrum biliyorum sen mahrum.
Baharda geleceğim diyordun hani
Haydi gel daha ne bekliyorsun işte mevsim bahar ya.
Fırçam neden böyle titrer bilir misin?
Ve niçin resimlerimde fon sapsarı
Anlıyorsun yok mi yavrum
Bütün kağıtlara sinmiş anlıyorsun
Bu tropikal zehir, Bu müzmin malarya,
Sensiz nasıl da abes iskele, sensiz nasıl da tenha büyük kasaba
Müfreze nöbetçilerinin gözü önünde
Koydan yıldızları çalmışlar tek tek,
yine de birkaç çımacı, birkaç palikarya.
Fakat kim düşünür yıldızları,
Yüzbaşı Arnold’u vurmuş yerliler
Matemler içinde tekmil pil.
Bu insanlar, bu gök, bu deniz, bu yer
Birer birer kaybolmaya hükümlü, birer birer
Biz ama çoktan bu sapsarı hasret içinde susuz
Biz ki şimdiden beri kaybolmuşuz.
Nasıl, ağlıyor musun MARİA? ..
Sil gözlerini, sil yavrum
Bizim yokluğumuzdan ne çıkar
Aşkımız var ya.
2000’e doğru
Savuşana yol var, kavuşana kavşak.
Çalışana cennet yolu açıyor hak
Başını yüceltip ötelere bir bak
Anadolu binbir işe güce kaynak
Makinalar işler tiki taka tik tak
Amacımız asrın hızına varmak
Tezine kanat tak tasarına yelken
Yolu yarılarsın, işine eversen
Ön alacak insan, öne düşer erken
Ala fecir ahlat tepeyi öperken
Makinalar işler tiki taka tik tak
Amacımız asrın hızına gelmek
Sağı budur aklın, solu budur işte
Abes amaca boşver doymuş budur işte
Vatanına yardım kolu budur işte
Budur Atatürk’ün yolu budur işte
Makinalar işler tiki taka tik tak
Amacımız asrın hızına varmak
NE ine kulak ver ne de cine dürüst
Yolu kapa düşmanlığa kine doğru
Anadolu tek istikamet ikibine dürüst
Çabala nihai hedefine dürüst
Makinalar işler tiki taka tik tak
Amacımız asrın hızını da aşmak