“Ermenistan barıştan yana olmadığını defalarca göstermiştir”
Konuyla ilgili açıklama yapan İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden (İGÜ) Sosyolog ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Behlül Aliyev, Temmuz ayında Tovuz bölgesinde yaşadığı ağır hezimetten sonra Ermenistan tarafının yeni bir eskalasyon hazırlığına vurgu yaparak, “Bu taarruz aslında beklenen bir taarruzdu. Temmuz hezimetinden sonra iç siyasette çok eleştiri alan Ermenistan başbakanı Nikol Paşinyan hem kendi prestijini korumak hem de dengede tutamadığı siyasi yolunu istikrara kavuşturmak için büyük çaplı savaş hazırlığındaydı.” dedi ve ekledi: “Kamuoyunu oyalamak için iki hafta önce işgal altında olan Karabağ’da düzenlenen askeri eğitimlere başbakanın eşi Anna Akopyan’ın da katılması, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) üyelerine destek için nota göndermesi, Sırbistan’dan bir milyon euro değerinde silah alınması, Rusya’dan İran üzerinden 40 ton silah sevkiyatı yapılması gibi hususlar yakın zamanda Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarında istikrarı bozmak için silahlı çatışmaya gireceğinin habercisiydi. Ayrıca dünya ülkelerinin Beyrut’ta yaşanan patlamanın sorunlarıyla uğraştığı zamanda Ermenistan Lübnan’dan ermeni asıllı soydaşlarını Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarına yerleştirmesi ve bölgeye Irak’tan ve Suriye’den PKK teröristlerinin sevk edilmesi Ermenistan tarafının ciddi hazırlıklarından haber vermekteydi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 24 Eylül’de BM Genel Kurulu’nun 75. Olağan Toplantısında bu hususu dile getirmiş, dünya kamuoyunun dikkatini konuya çekmişti”
“Çatışmalar azerbaycan topraklarında”
Ermenistan tarafının konuyu uluslararası düzeye çıkarmasının anlamsız olduğuna dikkat çeken Dr. Aliyev, “Ermenistan ilk gün yaşadığı ağır yenilgiyi hazmedemediği için durumu kurtarmak adına çok sayıda telefon trafiğiyle dünya liderlerine müracaatlar ederek Azerbaycan tarafını durdurmak için baskı yapılmasını istedi. Ayrıca, KGAÖ üyelerinden de antlaşmanın gereğinin yerine getirilmesini talep etmektedir. Burada unutulmaması gereken konu Karabağ’ın tüm dünya ülkeleri tarafından Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası olduğunun kabul edildiği gerçeğidir. Çatışmaların Ermenistan Cumhuriyeti’ne bağlı topraklarda değil, Azerbaycan’ın işgal altında olan topraklarında olduğunu göz önünde bulundurulduğunda KGAÖ’nün herhangi bir bağlayıcılığı kalmamaktadır. Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri korumakla görevli olduğu bölgenin güvenliği için gerekeni yapmaktadır” dedi.
“Ermenistan barıştan yana olmadığını defalarca göstermiştir”
Ermenistan tarafının hemen her defasında masaya oturmaktan vazgeçtiğine vurgu yapan Aliyev “Ermenistan her zaman statükonun korunmasından yana olduğunu aslında farklı mecralarda dile getirmiştir. BM Güvenlik Konseyi’nin Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin kayıtsız şartsız Azerbaycan topraklarından çıkarılmasını talep eden 822, 853, 874, 884 sayılı kararları günümüze kadar farklı bahanelerle icraatsız kalmıştır. Dağlık Karabağ’da kurduğu kukla rejimle bölgeyi ileri karakol olarak kullanan Ermenistan bütün uluslararası çağrılara rağmen Dağlık Karabağ’a bağlı olmayan 7 rayonun (il) sözde Cumhuriyetin yönetiminde kalmasına ısrar etmesi de olayın başka bir boyutuna işaret etmektedir” diye konuştu.
“Minsk grubu başarısız, halk öfkeli”
1992 yılından bu yana Ermenistan – Azerbaycan Dağlık Karabağ sorununun çözümü için kurulan Minsk Grubu’nun bu zamana kadar hiçbir kayda değer ilerleme göstermediğine vurgu yapan Aliyev “1992 yılında AGİK (şimdi AGİT) tarafından kurulan ve 1 Ocak 1997’den itibaren ABD, Rusya ve Fransa’nın eş başkanlığında yürütülen AGİT Minsk grubu bu zamana kadar çatışma bölgelerinde mütemadiyen yürütülen gözetim faaliyetleri dışında hiçbir ilerleme göstermemiştir. Çözüm için önerilen formatlara da Ermenistan tarafı yaklaşmamıştır. Bu durum Minsk üçlüsüne olan güveni sarsmış, 30 yıla yakın faaliyet yürüten bu kurumun güvenirliğinin sorgulanmasına neden olmuştur. Ayrıca Minsk grubu eş başkanlarından Rusya’nın Ermenistan’ın müttefiki olması, ABD ve Fransa’da güçlü Ermeni lobisinin bu devletlere baskıları Minsk grubunun faaliyetine gölge düşürmekle birlikte tarafsızlığını da ciddi şüphe altına almaktadır. Azerbaycan halkı 30 yıla yakındır oyalanmaktan bezmiş, barışa giden her yolu engellemeye çalışan Ermenistan’la gerekirse silah kullanarak şiddet diliyle konuşmayı ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü korumayı talep etmektedir” şeklinde konuştu.
“Türk ordusu küçümsenemeyecek kadar güçlü”
Ermenistan yönetiminin dünya kamuoyuna 27 Eylül’de çıkan çatışmaların bizzat Azerbaycan tarafından Türkiye’nin aktif yardımıyla başladığı konusunda kasten yanlış bilgi vermesini ve böylece dezenformasyon yaymasını değerlendiren Dr. Behlül Aliyev sözlerine şöyle devam etti:
“Ermenistan’ın bu saldırıya aylardır hazırlandığı artık sır değil. Her geçen gün iç siyasette daha çok sıkıntı çeken Paşinyan hükumeti ani saldırıyla prestijini yeniden kazanmaya umutluydu. Yenilgiye beraat kazandırmak için Türkiye kartını oynaması da bu yüzdendir. Türkiye’nin Ukrayna, Pakistan ve İsrail gibi Azerbaycan’a açık desteğini ifade etmesini bahane eden Ermenistan yönetiminin geçtiğimiz ay Nahçivan’da her sene yapılan Türkiye-Azerbaycan askeri eğitimlerini koz olarak kullanarak hem dünya kamuoyunda çatışmaların uluslararası boyutta olduğu hakkında yanlış fikir uyandırma, hem de geleneksel ‘mağdur retoriği’yle ulusal ve uluslararası destek kazanma çabalarından başka bir şey ifade etmez. Türk Silahlı Kuvvetleri Dünya’nın en güçlü ordularından biridir. İşin içinde Türk ordusu da olsaydı onu durduracak hiçbir kuvvet olmazdı ve 24 saat içinde Türk ordusu bütün bölgeyi kontrol altına alabilirdi. Türk ordusunun küçümsenemeyecek kadar güçlü olduğunu Ermenistan tarafı da çok iyi bildiğinden böyle bir dezenformasyona başvurmaktadır.”
“Azerbaycan, toprak bütünlüğünü korumaya muktedirdir”
Son zamanlarda modernizasyon ve eğitimlerle Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin uluslararası düzeyde tecrübe kazandığını söyleyen Aliyev sözlerini şöyle sonlandırdı: “Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri artık Sovyetler Birliği’nin dağıldığı dönemlerdeki gibi değildir. Arkasında dost ve müttefik ülkeler olmakla birlikte gelişmiş silahlara, donanımlı ve eğitimli askerlere ve uluslararası tecrübeye sahiptir. Azerbaycan yönetimi, sorunun her ne kadar barışçıl ve uluslararası hukuka dayalı çözümünde yana olsa da, bu çabaların sonuç vermeyeceği takdirde Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin ülkenin toprak bütünlüğünü korumaya muktedir olduğunu da defalarca dile getirmiştir.”