15 Temmuz Gazisi Safiye Bayat 4 yıl sonra aynı yerde o karanlık geceyi anlattı
Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeleri tarafından 15 Temmuz 2016’da yapılan hain darbe girişimi esnasında 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde tek başına darbeci askerlerin karşısına çıkan sonrasında açılan ateşle yaralanarak gazi olan 3 çocuk annesi Safiye Bayat, hain darbe girişiminin 4’üncü yıl dönümünde o günleri anlattı.
“FETÖ’cülerden kurtulamıyoruz”
38 yaşındaki 15 Temmuz Gazisi Safiye Bayat, “15 Temmuz’un bu dönüm noktasında gerçekten içimizin bir kez daha sızladığını biraz daha hissederek yaşıyoruz. Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak’ın evladına sosyal medyadan yapılmış bir saldırı vardı ve o kişiler fETÖ’cü çıktı. FETÖ’cülerden kurtulamıyoruz. Yıllar geçse de 15 Temmuzlar geçse de unutulmayacak bir şey çünkü yaşanılanlar çok ağırdı bizim için büyük oranda şehit ve gazi verdik. Allah yaşayanlara hayırlı ömür ölenlere rahmet eylesin” dedi.
“Düşman ben miyim beni öldüreceksiniz”
Evinden köprüye kadar yürüdüğünü ifade eden Gazi Safiye Bayat, “Ben evdeydim, televizyonda tankların köprüde olduğunu gördüm ve hemen abdest aldım. Sırt çantamı hazırlayarak içerisine ilaç, yara bezi, yara bandı gibi koyabileceğim her şeyi koydum. Yürüyerek Köprüye geldim. Askerlerle konuştum öncelikle önümde bir Binbaşı vardı onunla muhataptım ben ama arkalardan da sesler yükseliyordu tabi neden burada olduklarını ne yapmak istediklerini sorduğumda beni bayağı sözle hırpaladılar. Binbaşı da bayağı silahının dipçikleriyle beni hırpaladı hatta yanağımın üzerinden en son ateş açtı beni korkutmak amaçlı tabii bende ‘beni bununla korkutamazsın, bari arkadaki çocukları etkileme dedim.’ Bak sen yanacaksın onları yakma demiştim sonra arkadan sesler yükselmeye başladı her birinden değil ama cılız sesler vardı. Biri öldürelim mi komutanım, biri içeriye alalım bunu komutanım dedi. Hepsine birer cevabım vardı. Siz kimi içeriye alıyorsun sen kimi öldürüyorsun. Sol elimde bir cep telefonu vardı. Cep telefonunu gösterdim. Benim bir cep telefonu var bir de sırt çantam dedim. Düşman ben miyim beni öldüreceksiniz. Daha sonra işte bayağı hırpaladı git buradan artık burası bizim bundan sonra her yer bizim demeye başladılar. Ben de dedim ki binbaşı’ya ‘siz yenileceksiniz ben bunu görürüm ya da görmem ama dedim siz yenileceksiniz’. Ben gidiyorum ama dedim az ilerideyim şu bayrağın hemen arkasındayım dedim” diye konuştu.
“Elif gibi dimdik boynumu eğmeden yürüdüm”
Konuşmasının devamında Gazi Bayat, “Yürüyerek geri dönüyordum arkadan da ateş emri verdi, giderken zaten tanktan ateş açtırmıştı gelme diye bana. Köprü titriyordu ben giderken de askerlere doğru yürürken de dönerken arkamdan ateş açtılar korkutmak amaçlı hani koşarak gitsin ya da yalpalanarak gitsin diye. Bir duruş var İslamiyette Elif gibi dimdik olmak, yeri geldiğinde zalime korku salan bir vücuda erişmek. İşte o vücut yek vücut oluyor siz de o zaman kendinizi daha güçlü daha kudretli ve daha iyi hissediyorsunuz. Bu düşünceyle dimdik boynumu eğmeden polis panzerinin önüne kadar gittim, ateş kesildi tabi beklemeye başladık. Bayrağı tutan iki kardeşim ve ben, o an köprüde üç kişi var tabi dakikalar geçti. Ben polis panzerinin arkasına oturdum dualar ediyorum. Allah’ım İnşallah bizi bu gece muzaffer kıl. Bunlar bizim askerimiz değil çünkü bir Türk askeri hiçbir zaman hiçbir kimseye bu düşman da dahil olsa silah doğrultmaz havaya üç kere ateş açar ikaz eder. Bunlar annemizden, hatıralardan anlatılanlardır. Biz Türk askerini vicdanlı, merhametli ve sonuna kadar ikna gücü olan diye biliriz” şeklinde konuştu.
“Allahu Ekber nidalarıyla kol kola ilerledik”
Yaşanan bu diyaloglardan milletin köprüye geldiğini belirten Gazi Bayat, “Köprüye akın akın millet gelmeye başladı. Millet geldikten sonra yürüyüşe başlarken köprünün en sağ tarafındaydım. Durun kardeşlerim, ne olur gitmeyin ben onlarla konuştum onlar bizim askerimiz değil bunlar bambaşka bunlar bizi öldürmeye gelmişler ne olur gitmeyin, ilerlemeyin vururlar sizi dedim. Gruptan bir genç kardeşimiz dedi ki abla kimi, kaçımızı vurabilirler. Biz korkmuyoruz vursalar da vursunlar abla biz razıyız, biz buradayız. Bende kardeşlerim onların dili gerçekten kirli, onlar şeytanın askerleri, o zaman Allahu Ekber nidalarıyla ilerleyeceğiz. Çocuklar ne olur dedim. Dilinizi Allah’ın yolundan ayırmayın. Allahu Ekber nidalarıyla kol kola girdi genç kardeşlerim beni de sürekli arkaya itiyorlar. Hanımefendi olduğum için Allah hepsinden razı olsun yara almayayım onlar yara alsın diye. Türk erkeğinin işte düşünce yapısı, merhameti işte budur yani diyorsunuz ve ister istemez gözünüzden yaşlar akıyor o kadar akıyor ki yani ben o gece döktüğüm göz yaşını ömrüm boyunca dökmemişimdir. O kadar ağladım ki, o kadar duygulandım ki yani bacıları, kardeşleri ablaları yaralanmasın diye göğsünü canını siper edecek kardeşleriniz önünüzde yürüyor işte onlar şahitler sonra da şehadete erenler. Genç kardeşlerimiz ilerlediler tabii ateş açıldı. Sıkılan her kurşun hepinizin yüreğine saplanıyor. O kadar çaresiz hissediyorsunuz ki yardımcı olamadığınıza üzülüyorsunuz, çünkü ateş hattında çok tuttular. Yaralılarımızı almaya dahi müsaade etmediler. Bunlar bambaşka vahşilikte, bambaşka düşmanlardı. Zorla ateş hattına giriyoruz, yaralılarımızı çekiyoruz, araçları durduruyoruz. Bazıları yaralı kardeşlerimizi araçlarına almak istemiyor korkuyorlar. Arabaların önüne atlıyoruz yaralımız var ne olur alın hastaneye götürün’. Bir hanımefendi yaralandı diye sesler geliyor. Yaralı kadına hem cinsim olduğu için ona yardıma gitmeyi daha çok arzu ediyorum” diye ifade etti.
Konuşmasının devamında 15 Temmuz Gazisi Bayat, “Ben o esnada yaralıları taşıyorum. Çantamda olan malzemelerle yaralılara tampon turnike falan yapıyorum. Yaralanan kadıncağıza gideyim diye kalktım ama bir kardeşim beni yerde böyle hırkamı çekerek abla beni kenara çek dedi onu kenara çektikten sonra tam kalktım hanımefendiye yürüyecek bir kurşun geldi ve havaya uçtum önce G-3 mermisi ile sağ bacağımdan yaralandım. O kadar acı ki yani düşündüğünüz o an yaranız değil de o kadına gidememek. Kaç yıl geçse de en büyük yaram en büyük acım o kadına gidememek. Sol elimi o kadar yere vurdum ki ‘biraz daha eğilseydim biraz daha eğilseydim’ diye. O kurşun bana gelmeseydi de o hanımefendiyi alsaydım. Nasıl ağlıyorum bakıyorum hanımefendi nerede göremiyorum acaba diyorum yaşıyor mu yaşayacak mı ama ateş hattında biz de tutuluyoruz artık üzerimden o kadar kursun yağıyor, yerdeyim. Ama bir çocuk arkamdan geldi üstüme abandı abla dedi sen fazla yara alma. Allah’ım, milletimle gerçekten gurur duyuyorum, nasıl gurur duymazsınız. Hiç tanımadığı bacısının üstüne abanan bir kardeşimiz var ölümü göze alan ya şehadeti isteyen bir kardeşiniz yani o kadar duygusal bir şey ki ağlıyorsunuz, ağlıyorsunuz ama yetemiyorsunuz onu da kurtaramıyorsunuz ses kesildi biraz beni geri çektiler ama ben hala acının ve yaranın bu kadında olduğumu düşünüyorum” diye konuştu.
Gazi Safiye Bayat “Allah milletime devletime zeval vermesin, bayrağımızı göklerden indirmesin en önemlisi bu biz inançla vatanı için Allah için öncelikle yola çıkıyoruz sonra tabii sevdiğimiz topraklar için ve milletimiz için gelecek nesillerimiz için mücadele ediyoruz Allah bu güzel düşünceden bizi ayırmasın” diye sözlerini tamamladı.
Aykut Zor – Metin Başar