Kapalı ortamlardaki hava kirliliği virüse davetiye çıkarıyor
Evler dahil hayatın büyük bölümünün geçirildiği kapalı ortamların gerçekten hijyenik olması için hava kalitesi de önem kazanıyor. Uzmanlar, virüs ve mikropların hava yoluyla da bulaşma riskine karşı AVM, hastane, kuaför, restoran gibi büyük-küçük tüm ortak kullanılan alanlarda partikül ve VOC gibi sağlığı direkt tehdit eden kirliliklerin sürekli olarak ölçümlenmesini ve havayı temizleyen çözümler kullanılmasını öneriyor.
Hayatların büyük bir bölümünün geçirildiği kapalı ortamlarda solunan havanın kalitesi, sağlık için çok büyük önem taşıyor. Yapılan araştırmalar, iç ortam hava kalitesinin dış ortama göre 7 kat daha kirli olduğunu gösteriyor. Kontrollü olarak hayata karıştığımız bu dönemde virüslerin hava yoluyla bulaşma riskine karşı, kapalı ortamların hava kalitesini izlemek ve özellikle insan yoğunluğunun olduğu ve uzun süre aynı ortam havasının solunduğu yerlerde temiz hava sirkülasyonunu sağlamak daha da önem kazanıyor.
Soluduğumuz hava ‘görünmez katiller’le dolu
Araştırmalarda kapalı ortamlarda hava kalitesi 2 kirlilik tipi üzerinden ölçümleniyor; partikül büyüklüğü/ yoğunluğu ve VOC’ler. Bu kirlilikleri gözle görünmedikleri için ‘görünmez katiller’ olarak nitelendiren Bomaksan Genel Müdürü R. Bora Boysan, bunların ancak özel lazer teknolojili sensörler tarafından ölçülebildiğine dikkat çekerek, solunan tehlikelere karşı uyarıda bulundu.
Boysan, “Partiküller boyutlarına göre PM1, PM2.5, PM5 ve PM10 olarak ayrılmaktadırlar. PM2.5 ve PM1 partiküllerin kansere sebep olduğu son yıllarda yapılan araştırmalarca kanıtlanmıştır. Bu sebeple soluduğumuz ortamın PM1 ve PM2.5 yoğunluk seviyelerinin düşük olması çok önemlidir. Aynı sağlık risklerini taşıyan VOC (Volatile Organic Compounds, Uçucu Organik Bileşenler) kirlilik tipi ise genellikle iç ortamda kullanılan kimyasallardan (çamaşır suyu, kokulu mumlar, spreyler vb.) açığa çıkar. VOC’ler gibi genellikle halı, kilim ve eski mobilyalardan havaya karışan Formaldehitler de soluduğumuz havadan uzaklaştırılması gereken kimyasal gazlardır.” dedi.
AVM ve hastaneler risk altında
AVM’ler gibi kalabalık ve geniş mekanlarda öncelikle merkezi havalandırma sistemlerinde yüzde 100 taze hava beslemesine geçilmesini öneren R.Bora Boysan, “Pandemi öncesi enerji tüketiminden tasarruf sağlayabilmek için bu tip merkezi havalandırma sistemlerinde emilen havanın bir kısmı kaba filtrelemeden sonra içeri geri verilmekteydi. Ancak bu durum pandemi döneminde kesinlikle kaçınılması gereken bir çalışma otomasyonudur. TTMD ve İSKİD başta olmak üzere bu konuyla ilgili gerekli çağrıları defalarca yaptı. Bu gibi sistemlerde geri dönüş havasının filtreleme sistemleri HEPA sınıfı filtreler ile değiştirilerek bir miktar önlem alınabilir. En büyük risk hastanelerdir. Merkezi havalandırma sistemleri diğer ticari işletmelere nazaran daha farklı tasarlanan hastanelerde de, AVM gibi yerlerde de HEPA Filtreli hava dolapları gibi çözümler hem lokal bölgelerde çok daha efektif bir havalandırma sağlayacak hem de iç ortamın havasını daha sık temizleyerek daha steril bir ortam oluşmasına katkıda bulunacaktır.” ifadelerini kullandı.
Merkezi havalandırma yoksa çözüm temiz hava dolabı
Merkezi havalandırma sistemi bulunmayan kuaför, market, ofis, cafe gibi yerlerde çalışanların ve müşterilerin tüm günü kapalı ortamda geçirdiğine, bu yüzden de hava temizliğinin çok kritik olduğuna dikkat çeken Boysan, “Doğal havalandırma yöntemlerinde taze ve temiz havanın homojen olarak dağılımı maalesef mümkün değildir. İç kısımlara doğru ilerlendikçe hava kalitesi düşer. Bu sebepten temiz ve sağlıklı havaya sahip olmak isteyen bu tip işletmeler, portatif temiz hava dolapları ile bu çözüme kavuşabilirler. Firma olarak BOA AIR markası ile geliştirdiğimiz portatif temiz hava dolapları, içerisinde bulunan yoğun aktif karbon filtresi ile VOC’leri ve kötü kokuları filtrelerken, sınıfının en yükseği olan H14 sınıfı HEPA Filtreler ile virüs, bakteri gibi mikroorganizmalar ile PM2.5 partikülleri içerisinde hapsederek sürekli olarak temiz hava sağlıyor.” diye konuştu.
